Düşünme Nedir?
Çocuğun zihnine dair bugünkü bilgimiz, dünyanın on beşinci yüzyıl haritasına benzer – gerçeğin ve hatanın bir karışımı … uçsuz bucaksız bir alan keşfedilmeyi bekliyor.
Arnold L. Gesell
Bir odada oturan bir çocuk hayal edin. Etrafına baktığında nesneleri ve insanları görebilir. Bu nesneleri ‘masa’, ‘sandalye’, ‘resim’, ‘kitap’ şeklinde sınıflandırabilir. Pencereden geçen kuşu ya da masaya konan sineği fark edebilir. Odadaki insanlarla iletişim kurabilir ve açık bir kitabın sayfasından bir anlam çıkarabilir. Duvardaki resme bakabilir ve anlam verebilir, sesleri dinleyebilir ve bunun bir müzik parçası olduğunu fark edebilir. Bir süre önce kahvaltı yaptığını ve yakında öğle yemeği vakti olacağını biliyor olabilir. Bunlar çocukların kanıksadığımız davranışları. Ancak çocuk bir beyin hasarıyla ya da kör veya sağır olarak doğduysa bu bilişsel süreçler imkansız olmasa bile çok daha zor gerçekleşir. Çocuklar dünyayı nasıl böyle başarılı bir şekilde anlamlandırabiliyor?
Çocuğun dünyayı anlamak için öncelikle etrafındaki görsel ve işitsel uyaranları görüp kavraması, kulak vermesi, algılaması gerekir. Ne olduklarına ve nasıl karşılık vereceğine karar verirken bunları aklında tutmalıdır. Pencerenin önünde hareket eden o karanlık şekil neydi? Düşünmek ve bellekte saklamak mı gerekiyor yoksa göz ardı edilebilecek geçici bir izlenim mi? Bir kuşu tanıyabilmesi, bununla ilgili daha önce depolanmış anılara sahip olduğu, ‘kuş’ kavramını geliştirdiği ve ‘uçuş’ süreciyle ilgili bir fikri olduğu anlamına gelir.
Bu deneyimi aktarmak için bazı dil araçları geliştirir. Kitaptaki şekilleri ve sembolleri veya duvardaki resmi tercüme edebilmeyi öğrenir. Bu algılama, bellek, kavram oluşumu, dil ve sembolizasyon süreçleri, akıl yürütme, öğrenme ve problem çözme yeteneğinin altında yatan temel bilişsel becerilerdir. Düşünmeyi incelemek, insanlar olarak dünyayı deneyimlediğimiz ve anlamlandırdığımız bu yapıları ve süreçleri incelemektir. Bir çocuğun söylediği gibi ‘Eğer düşünmeseydik, biz diye bir şey olmazdı’.
Normal gelişim gösteren tüm insanlar düşünme kapasitesine ve becerisine sahiptir, ancak bu kapasite bireyler arasında (ve belki de içinde) geniş ölçüde değişir. Küçük bir çocuk bir yetişkinle aynı bilişsel süreçlere sahip olabilir. Düşünceleri çoğu yetişkininki kadar etkili olmasa da algılayabilir, hatırlayabilir, kavramlar oluşturabilir ve iletişim kurabilirler, bu süreçleri kullanım şekilleri genellikle yetişkinlerinkinden farklıdır.
Yetişkinlerin gördüklerine verdikleri tepkiler alışılmış ve tanıdıktır. Bir çocuğa tuhaf ve yeni görünebilecek bilgileri otomatik olarak işlerler. Yetişkinler muhtemelen o kuşu daha önce birçok kez görmüşlerdir ve otomatik olarak karatavuk veya martı olarak sınıflandırabilirler. Çocuğaysa sürekli bir dizi yeni uyaran sunulmaktadır. Yetişkin dünyadaki yolunu bulup, bilişsel güçlerini seçimleri doğrultusunda kullanabiliyorken, çocuğun bu gücü tuhaf ve yeni bir ortamı kavramak için kullanması gerekir. Çocuklar bilinmeyen geniş toprakların seyyahlarıdır bizse onların rehberleri.
Acımasız bir ortamda zayıf yaratıklar olarak varolan insanlar hayatta kalabilmek için bilişsel kapasitelerini geliştirmeye ihtiyaç duymuşlardır. En etkili strateji (yetişkinler veya çocuklar için), herhangi bir zamanda hayatta kalmak için en önemli anahtar olan bu yönümüzle ilgilenmektir. Bugün yetişkinlerin çoğu, bu hayati tehditlerden nispeten arınmıştır. Artan bilişsel farkındalığa daha az ihtiyaç vardır. İnsanlar düşük seviyelerde bilişsel aktivite ile oldukça mutlu ve başarılı bir şekilde var olabilirler. Çocuklar da acil tehdit oluşturmayan uyaranları görmezden gelmeyi öğrenebilir, onlar da daha az düşünmeyle hayatlarını yaşayabilirler. Ancak dünyayı anlamaya ihtiyaçları ve onları çevreleyen uyaranlarla ilgili doğal bir merakları vardır. Bunun yanında dünyayı anlayabilmek için yaşadıkları deneyimlerle topladıkları bilgileri işlemek konusunda yardıma da ihtiyaç duyarlar. Çocuğa yardım etmek için bu anlam verme süreçlerinin ne olduğunu anlamaya çalışmalıyız. Düşünme nedir? Düşünme nedir? Düşünmeyle ilgili gizemli süreci keşfedebilmek için bir çocuğa sormaktan daha iyi nereden başlanabilir ki? Aşağıda, altı yaşındaki Tom ile diyaloğumuzun bir parçası yer alıyor.
RF: Ne ile düşünüyorsun?
Tom: Ne demek istiyorsun?
RF: Düşündüğün zaman .. düşüncelerin nereden geliyor?
Tom: Bilmiyorum, sanırım her yerden.
RF: Bir şey düşündüğünde, ne ile düşünüyorsun?
Tom: Biliyorum.. beynim.
RF: Nereden biliyorsun?
Tom: Beyin gördüm.
RF: Ne beyni?
Tom: Bir kitapta. Hayvan beyinleri.. gine domuzu falan.
RF: Düşünceleri görebiliyor musun?
Tom: Hayır, ölmüşlerdi. Ama beynimizle düşünürüz, bunu biliyorum.
RF: Düşünce görebileceğin bir şey midir?
Tom: Evet.
RF: Ne düşüncesi?
Tom: Bir dondurma.
RF: Bir dondurmanın düşüncesini mi görebiliyorsun?
Tom: Evet. Sana göstereceğim. (Kağıt ve kalem alır. Kafasından çıkan düşünce balonunda dondurma olan bir adam çizer.)
Çeviren: Sabiha Gürdemir