P4C ve Drama
Hatırlayacağınız üzere P4C Türkiye olarak kısa bir süre önce P4C Drama Eğitim modülümüzle sizlerle buluşmuştuk. Haftada 10-12 uygulama yapma şansı olan bir eğitimci olarak sizlere uygulama deneyimlerimden bahsetmek istiyorum. Öncelikle P4C ve yaratıcı dramayı birleştirme fikrinin aslında çocukların ihtiyacından doğduğunu belirtmeliyim. Yaptığım atölye çalışmalarında yaratıcı dramada eksik kalan yönlerin P4C ile tamamlanabildiğini aynı şekilde P4C uygulamalarında yaratıcı dramadan faydalanmanın çocuklar üzerinde olumlu etkiler oluşturduğunu görmek bu fikri destekledi. Bundan sonraki uygulamalarda yavaş yavaş bazı teknikleri P4C uygulamalarına dahil etmeye başladım. Deneyimlerimden yola çıkarak şunları söyleyebilirm: P4C, drama ile birleştiğinde düşünme edimine duyular ve duygular da eşlik etmekte dolayısıyla daha ilgi çekici hale gelmektedir. Bildiğiniz üzere P4C oturumları bir uyaran paylaşımı ile başlar. Bu uyaranın canlandırma, materyal kullanma (özellikle kukla) şeklinde paylaşılması odağı bir yere toplama, uyaranın daha net anlaşılması ve içselleştirilmesi anlamında fayda sağlamaktadır. Dramadaki deneyim, gerçeğin yeniden kurgulanması yoluyla sağlanır. Bu şekilde bir özgürlük alanı yaratan drama P4C soruşturmalarında ihtiyacımız olan güvenli ortamı bizlere sunmuş olur. Yaratıcı drama ile P4C arasındaki en temel benzerlik bir çatışma barındırıyor olmasıdır. Soruşturmalarda yaratıcı drama kullanmak felsefi problemin daha net bir şekilde görünmesine olanak sağlamaktadır. Yaratıcı, işbirlikçi, eleştirel ve özenli düşünme de her iki yöntemin ortak noktalarındadır. Bu iki yöntemin bir arada sunulabilmesi bu ortak noktaların daha da pekişmesine katkıda bulunmaktadır.
Ayrıca yaratıcı dramada kullanılan bazı teknikler, P4C soruşturmalarında kolaylaştırıcının uygulaması gereken bazı stratejilere de hizmet edebilmektedir. Bir örnekle açıklayacak olursak; soruşturan grubun tüm üyelerinin aynı fikirde olması durumunda soruşturma tıkanacağı için, hayali muhalif yaratmak adını verdiğimiz bir teknikle karşıt görüşü kolaylaştırıcı olarak bizlerin ortaya atması gerekecektir. Bu durumda “ Varsayalım ki aramızda bunun tam tersini düşünen biri var, bu düşüncesini nasıl temellendirirdi?” diyerek hayali muhalif yaratma tekniğini uygulamış oluruz. Burada bu cümleyi kurmak yerine, benim sınıflarımda sıklıkla uyguladığım yaratıcı drama tekniklerinden biri olan telefon görüşmesi tekniğini devreye sokmak daha etkili olmaktadır. Şöyle ki yine soruşturmada herkes aynı fikirde olduğunda bir karşıt görüş ortaya koymak gerektiğinde, telefonumuz çalmış gibi yapıp, bizi arayanın karşıt bir görüş beyan ettiğini söyleyebiliriz. Bizler normal şartlarda uyaranın cep telefonundan okunmasını bile doğru bulmayız. Dolayısıyla telefonumuz elimizde kolaylaştırıcı sandalyesine de oturmayız. Sadece böyle bir durumda kullanmak üzere sessize alınmış bir telefonu cebimizde bulundurmanın elbette hiçbir sakıncası olmayacaktır. Özellikle küçük yaş gruplarında “Bir dakika telefonun çaldı .” deyip, hayali bir telefon görüşmesi yapıp sonrasında da “Çocuklar biliyor musunuz kapının önünden geçen biri bizim konuşmalarımızı duymuş, bizlerle aynı fikirde olmadığını söyledi. Sebebini söyleyecekken de telefon birden kesildi. Sizce neden böyle düşünüyor olabilir?” diyerek hem hayali muhalif yaratma tekniğini kullanmış oluruz hem de odaklanmakta güçlük çeken, o anda soruşturmadan uzaklaşmış olanları odağa davet etmiş oluruz.
Görüldüğü gibi P4C soruşturmalarında yaratıcı dramanın kullanımı kolaylaştırıcı olarak bizleri desteklediği gibi, soruşturan topluluğu da motive etmektedir. Yaratıcı dramada bu bahsettiğim teknikler dışında pek çok teknik bulunmaktadır ancak her tekniğin P4C soruşturmalarına hizmet ettiğini söyleyemeyiz. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli şey, nerede hangi tekniğe başvurulabileceğini ve uygulama dozajını iyi ayarlayabilmek. Aksi takdirde, düşünmeyi öğretmek, kendi düşüncesine bakmak, bir başkasının düşüncesine bakıp tekrar kendi düşüncesine bakabilmek esas hedefken ne yaratıcı dramaya ne de P4C soruşturmasına benzemeyen bir şey çıkar ortaya ki bu hiç istemediğimiz bir şeydir.
Özlem TAVUŞ